17 Şubat 2011 Perşembe

Yüce Allah’ın Şafi İsminin Tecellisi: Ağrı Kesiciler


  • Ağrı kesiciler ağrıyı nasıl keserler?

  • Vücudumuzun farklı kesimlerindeki ağrılara aynı ağrı kesiciler nasıl etki eder?

  • Ağrı kesiciler vücudumuzdaki ağrıyan yeri nasıl tespit ederler?

  • Aynı anda iki veya üç yerimiz birden ağrırsa önce hangisini tercih ederler?

    Ağrı, Yüce Allah’ın bizi tehlikelere karşı uyarmak için yarattığı en temel savunma mekanizmalarından biridir. Vücudumuzun bir yerinde sorun varsa ve sorun gittikçe artıyorsa vücudumuz bunu bize ağrıyla anlatır. Sinir hücreleri uyarıları beyne iletirken bazı kimyasal maddeler salgılayarak iletişim kurarlar. Bu kimyasal maddelerin üretimini enzim adı verilen proteinler sağlar.

    Ağrı Hissi Nasıl Oluşur?

    Ağrı ve acı hisleri, vücudumuzda bir dokunun hasara uğradığını bildiren ikazlardır. Yüce Allah bu sistemin kusursuz biçimde çalışması için vücudumuzda birbiri ile işbirliği içinde çalışan çok özel sistemler yaratmıştır.

    Derimizin ve dokularımızın altında sinir uçları bulunur. Bunların bir kısmı ağrıya karşı hassastırlar. Örneğin bacağımızı masanın kenarına çarptığımızda yerdeki kırık cam parçasına bastığımızda, alevin üstünde yanan elimizin ısısı değiştiğinde, parmağa vurulan çekicin oluşturduğu bir basınç veya bir bıçağın açtığı bir kesikte veya iç organlardan herhangi birinde normalin dışında bir durum olduğunda ağrı ya da acı hissederiz.

    Yüce Allah sinir alıcılarımızdan birkaç milyonunu acıları algılayacak ve ne kadar çok darbe alırlarsa o kadar şiddetli uyarılacak şekilde yaratmıştır. Vücuttaki hücreler yaralandıkları zaman “prostaglandin” denilen bir kimsayal salgılarlar. Ağrı sinyallerini arttıran bu kimyasal, ağrıyı hisseden sinir uçları üzerinde çok etkilidir. Sinir uçları bu kimyasaldan etkilenir etkilenmez hemen sinir sistemimize ve beyne ağrı mesajları gönderirler. Gelen mesajın yerine ve şiddetine göre beyin ağrıyı algılar ve konuşma merkezini tetikleyerek hem bize hem de çevremize vücutta yolunda gitmeyen birşeyler olduğunun haber verilmesini sağlar. Bunun üzerine bu rahatsızlığı gidermek için hemen önlem alırız.

    Ağrı ve acı hislerinin hayatımızda çok önemli bir yeri vardır. Çünkü bunlar olmadığında vücudumuzda bir sorun olduğunu başka türlü anlayabilmemiz imkansızdır. Eğer Yüce Allah ağrı ve acı hissini yaratmasaydı insan çok önemli tehlikelerle karşı karşıya kalabilirdi. Örneğin;

    Bir kişi derisi kesildiğinde acıyı hissetmediği için çok büyük ölçüde kan kaybedebilir ve hayati bir tehlikeyle karşı karşıya kalabilirdi.

    Aynı şekilde herhangi bir yeri yandığında acı hissi oluşmasaydı cildindeki yanığa rağmen günlük işlerine rahatça devam edebileceği için bir tedavi uygulama gereği duymayacaktı. Bu da bizi mikroplardan koruyan üst derinin enfeksiyonlara daha açık hale gelmesine neden olacak ve böylece önemli rahatsızlıklara yol açacaktı.

    İnsan ağrı duyusunun olmaması durumunda istem dışı olarak kendisine zarar verebilir veya zarar veren bir şeyin şiddetini fark etmeyerek yaralanabilirdi. Örneğin bir kaza sonucu ayak kemiği çatladığında bunu fark etmeyebilir ve çatlayan kemiğinin üzerinde hareket ederek kemiğin daha fazla zedelenmesine dolayısıyla da kalıcı sakatlıklara neden olabilirdi.

    Ağrı önceden bizi uyarmasaydı birçok hastalık ilerleyebilir, basit başlayıp karmaşık hale gelerek ciddi sonuçlar doğurabilirdi. Bu nedenle ağrı çok sayıda hastalığın ilk ve tek belirtisidir. Örneğin karnımız ağrımasaydı apandisitimizde bir rahatsızlık oluştuğunu veya kalbimizde bir ağrı ya da sıkışma hissetmeseydik kalp krizi geçireceğimizi anlamayabilirdik.

    Düştüğümüzde, ağır kaldırdığımızda ağrı hissi oluşmasaydı kaslarımızı, eklemlerimizi zorlamaya devam eder, dinlenmeyi ihmal edebilir ve hasar derecesini arttırabilirdik.

    Görüldüğü gibi Yüce Allah’ın “… Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz” (Bakara Suresi, 216) ayetinde haber verdiği gibi şer gibi görünen ve insanlar için rahatsız edici bir duygu olan ağrı hissi, gerçekte sanılanın tam aksine insan için büyük bir hayırdır.

    En Güçlü Ağrı Kesici Bedenimizde Yaratılmıştır

    Yüce Allah insan vücudunda son derece güçlü ağrı kesici bir sistem yaratmıştır. Bilindiği gibi, ağrıyı hisseden organımız beynimizdir. Beynimiz ağrı durumunda endorfin denen son derece güçlü bir ağrı kesici kimyasal salgılar. Salgıladığı bu kimyasallar ile gerek beyinde ağrıyı hisseden bölgede, gerekse omurilik soğanındaki iletici sinirlerde engelleme yaparak, ağrının duyulmasını önler veya azaltır. Savaşlarda yaşanan ve kahramanlık hikayesi olarak anlatılan bazı durumlarda insanların kolunun koptuğunu veya yaralandığını uzun süre sonra fark etmeleri veya bir felaket anında kişinin o anki duruma uyum sağlaması ve ağrıdan dolayı gücünün ve mücadele azminin azalması bu hormonun salgılanmasıyla önlenir. Bilim adamlarının morfinden daha güçlü bir ağrı kesici olarak tanımladıkları ve tıp alanında kullanılabilirliği için araştırmalar yaptığı bu hormon hayvanlarda da bulunur ve düşmanlarından kaçarken, ağrı duyusunu bastırarak hayatta kalmalarına yardımcı olur. Vücudumuzda böylesine güçlü bir ağrı kesicinin varlığı şüphesiz Yüce Allah’ın Erhamurrahimin (Merhamet edenlerin en merhametlisi) isminin tecellisidir. Allah bir ayette şöyle buyurmaktadır:

    “Andolsun, onlara: “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye soracak olsan, elbette “Allah” diyecekler. De ki: “Gördünüz mü, haber verin; Allah’tan başka taptıklarınız, eğer Allah bana bir zarar dileyecek olsa, O’nun zararını kaldırabilirler mi? Ya da bana bir rahmet vermeyi istese, O’nun rahmetini tutup-önleyebilecekler mi” De ki: “Allah, bana yeter. Tevekkül edecek olanlar, O’na tevekkül etsinler.”” (Zümer Suresi, 38)

    Ağrı Kesicilerin Ağrı Üzerindeki Etkisi

    Ağrı, ağrıyan organ ile beyin arasındaki sinirsel bağlantı sonucunda ortaya çıkan bir duyu olduğu için sinirsel bağlantı herhangi bir yerde kesilirse ağrı duyusu ortadan kalkar veya azalır. Ağrı kesiciler ağızdan hap olarak veya iğne şeklinde doğrudan verildiğinde dolaşım sistemine katılarak tüm vücuda yayılırlar. Bu arada ilacın küçük bir bölümü de ağrının olduğu bölge ile doğrudan temas edip “prostaglandin” adlı kimyasal maddenin üretimini sınırlandırır. Sinir uçları da beyne artık ağrı uyarısı göndermediklerinden yara ve hasar orada dururken ağrı ya tamamen kaybolur ya da iyice azalır. Sonuçta ağrı kesiciler ağrıyan yeri bilip doğrudan üstüne gitmeseler de nerede ağrı sinyali gönderen kimsayallara rastlasalar hemen reaksiyona girip bu kimyasalın işlevlerini durdururlar ve beynin sinyal almasına mani olurlar. Bu şekilde kan yoluyla “prostaglandin”in oluştuğu her organa giderek bu kimyasalın salgısını durdururlar. Böylece aynı anda iki veya üç yerimiz birden ağrırsa hepsine aynı anda müdahale edebilir veya sadece bir organımız örneğin başımız ağrıyorsa sadece o kısma müdahale ederek ağrıyı keserler.

    Yüce Allah Çok Çeşitli Ağrı Kesiciler Yaratmıştır

    Yüce Allah cerrahi girişim, dişçilik işlemleri, kas incinmesi (ya da burkulması) ya da herhangi bir travmadan sonra, devam eden ağrının tedavisi veya süregelen ağrılar ile ciddi enfeksiyon ya da sözgelimi sinirlerden birinin basınç altında kalması vb sonucu ortaya çıkan ağrıların tedavisinde çok çeşitli ağrı kesiciler yaratmıştır. Ağrı kesicilerde kullanılan bazı maddeler şunlardır:

  • Duyuları pek fazla etkilemeden ağrı hissini hafifleten veya tamamen ortadan kaldıran çoğunlukla hafif ağrı durumunda kullanılan asetil-salisilik asit (aspirin),

  • Ağrı kesicilik ve ateş düşürme konusunda aspirine benzer sonuçlar veren, ama iltihap giderilmesinde pek etkili olmayan fenosetin ve asetamiofen (tylepol),

  • Mideyi aspirine oranla daha az tahriş eden, üstelik iltihabın giderilmesinde de etkili olan ibuprofen,

  • Kanser gibi şiddetli ağrılı hastalıklar veya cerrahi müdahalelerde haşhaş kapsülünden elde edilen, yüzyıllardır bu amaçla kullanılan afyon türevlerinden elde edilen kodein, eroin ve morfin.

    Tüm bu ağrı kesicileri fonksiyonlarını en verimli yapabilecekleri şekilde, sonsuz akıl sahibi Yüce Allah yaratmıştır. Tüm nimetler gibi ağrı kesiciler de insanın tek destekçisi ve şefaatçisinin Yüce Allah olduğunu bir kez daha gösterir:

    “Allah; gökleri, yeri ve ikisi arasında olanları altı günde yarattı, sonra arşa istiva etti. Sizin O’nun dışında bir yardımcınız ve şefaatçiniz yoktur. Yine de öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz?” (Secde Suresi, 4)

    Şifayı Veren Allah’tır

    İnsanın acizliğini kavradığı ve ne kadar muhtaç konumda olduğunu en çok fark ettiği anlardan biri şüphesiz hasta olduğu ve ağrı hissini çok şiddetli yaşadığı anlardır. Allah insana bu duyguyu yaşatmak için hepsi birbirinden farklı şiddette çeşitli hastalık ve ağrılar yaratmıştır. Her ağrının kişi üzerinde meydana getirdiği bedensel ve ruhsal etkiler birbirinden çok farklıdır. Ancak hepsi hikmetli bir yaratılışın delilidir. Gözle bile görülemeyen bir enzimin ağrıyı başlatması bu şekilde vücuda büyük bir zarar gelmesini önlemesi sonra insanı çok zor duruma düşürecek ağrının Yüce Allah’ın yarattığı kan dolaşımı, enzimler ve sinir sistemi arasındaki işbirliği sonucunda ağrı kesici ilaçlar vesilesiyle kesilmesi Allah’ın gücünün en açık delillerindendir.

    Bilim adamlarının ağrıyı ortadan kaldırmak için yaptıkları deneyler, araştırmalar Allah’ın yaratmadaki üstünlüğünü gözler önüne serer. Çünkü önce ağrının oluşma şeklini Yüce Allah’ın vücutta yarattığı sistemler sonucunda çözer, daha sonra bu sistemden yola çıkarak Allah’ın ilham ettiği kimyasallar vasıtası ile bu ağrıyı geçirecek ilaçları bulurlar. Ağrıyı veren Allah olduğu için bu ağrının geçmesi de ancak Allah’ın dilemesi ile olur. Allah dilediği takdirde Şafi sıfatı ile verdiği hastalığı ve ağrıyı ortadan kaldırır. Nitekim Allah dilemedikçe tüm dünyanın doktorları, en gelişmiş teknolojik aygıtlar, keşfedilen en son ilaçlar bir araya gelse yine de o kişinin hastalığının ve ağrısının iyileşmesi imkansızdır. Kullanılan ilaçların hepsi, hastalığın iyileşmesi için birer vesiledir. Eğer Allah dilerse uygulanan tedaviyi vesile kılarak kişinin iyileşmesine izin verir. Ne var ki Allah dilemedikçe çok basit gibi görünen bir hastalık ve ağrı dahi kişinin ölümüne sebebiyet verebilir. Ayette bu gerçek şöyle haber verilir:

    “Hastalandığım zaman bana şifa veren O’dur;”
     (Şuara Suresi, 80)

    Bu makale, İlmi Mercek Dergisi 80. sayı (Şubat 2011) 34. sayfada yayınlanmıştır.

  • Cennet Kuşlarının Renklerinin Kaynağı Nedir?

    Cennet Kuşlarının Renklerinin Kaynağı Nedir?Cennet kuşları gökkuşağını andıran renkli tüyleri ile Yüce Allah’ın renk sanatının en güzel örneklerinden birini oluştururlar.

  • Cennet kuşlarının ışıltılı bir aynayı andıran renklerinin kaynağı nedir?

  • Kuşların muhteşem renkleri ile tüy yapıları arasında nasıl bir bağlantı vardır?

    Kuşların en önemli özelliği, vücutlarının tüylerle kaplı olmasıdır. Bu tüyler, Yüce Allah’ın sonsuz ilminin eseri olarak muhteşem bir görüntüye ve eşsiz bir yapıya sahiptirler. Cennet kuşları da göz alıcı renklerdeki tüyleriyle bu kusursuz ilmin mükemmel bir tecellisidirler. Çünkü bu tüyler önden bakıldığında sarı-turuncu renkli görünmesine karşın yana doğru mavi-yeşil renge dönüşerek görsel bir şölen oluştururlar.

    Cennet Kuşlarının Tüylerinin Yapısı

    Kuşların tüylerinin genel yapısı, tam ortasından geçen uzun, sert bir boru ve bu borunun iki tarafından çıkan yüzlerce tüyden oluşur. Bu tüylerin her birinin boyları ve yumuşaklıkları farklıdır. Ancak daha da ilginç olanı, tüylerin üzerinde çok daha küçük tüycüklerin var olmasıdır. Bu tüycüklerin üzerinde de çengel adı verilen kancalar bulunur. Tüycükler, bu çengeller sayesinde bir fermuar gibi birbirine bağlanırlar. Kancalar tüy sapının üzerine dizili olan yan dalları birarada düzenli tutmakla görevlidir. İşte cennet kuşlarının tüyleri, Yüce Allah’ın kancalar şeklinde yarattığı detay vesilesiyle sarıdan maviye ve siyaha doğru hızla geçiş yapabilir. Bu geçişi oluşturan yapısal özellik, nasıl gerçekleşir?

    Cennet kuşlarının tüylerinin üzerindeki küçük kancaların ışık ve elektron mikroskopları altında incelenmesi sonucunda yapılarının diğer kuşların tüylerindeki kancalardan farklı oldukları anlaşılmıştır. Kancalar diğer kuşlarda silindirik bir yapıya sahiptir. Cennet kuşlarının tüylerinin enine kesitleri incelendiğinde ise ortaya çıkan şekil orta bölümü uzamış bir bumerangı andırır.

    Bu şekil üç tarafı aynalarla kaplı bir odaya benzetilebilir. Ortadaki ayna sarı ve turuncu rengi yansıtırken, açılı yerleşmiş olan diğer aynalar mavi ve yeşil rengi yansıtırlar. Bu, tıpkı cam prizmanın ışığı renklere ayrıştırması gibi bir etki oluşturur. Işığın tüylerde kırılmasıyla diğer kuş tüylerinde görülemeyen bu yanar-döner etki meydana gelir. Bu şekilde oluşan renkler pigmentlerce renklendirilmiş olanlardan daha canlı ve metalik olur ve maviden yeşile, turuncudan kırmızıya değişir.

    Cennet kuşlarının tüyleri, Yüce Allah'ın yaratmasındaki kusursuzluğu görmek, inananların bu canlılardaki kusursuz yapı nedeniyle Allah'a olan bağlılıklarını arttırmak ve Rabbimiz’in ayetlerini anlamak için özel olarak yaratılmıştır. Bir ayette şöyle buyrulur:

    “Göklerin ve yerin yaratılması ile onlarda her canlıdan türetip-yayması O'nun ayetlerindendir. Ve O, dileyeceği zaman onların hepsini toplamaya güç yetirendir.” (Şura Suresi, 29)

    Cennet Kuşlarının Muhteşem Renklerle Bezenmiş Tüyleri

    Cennet kuşlarının tüylerindeki eşsiz yapının yanısıra bu kuşların tüyleri renk ve desen itibarıyla da çok çeşitlidir. Yetişkin erkek cennet kuşlarının kızıl, altın sarısı, yeşil göz alıcı renklerde tüylerle bezenmeleri Yüce Allah’ın bu yaratıştaki çeşitlilik sanatını gösterir. Bu kuşların bazılarının kuyrukları çok uzundur; bazılarının başlarından, kuyruklarından ya da kanatlarının altından çıkan uzun süs tüyleri ya da öbekler halinde göğüs tüyleri vardır.

    Büyük cennet kuşunun 95 -100 cm uzunluğunun (Paradisea apoda) 55 - 56 cm kadarı alev renkli süs tüylerine ayrılmıştır. Başı saman sarısı, alnıyla gerdanı parlak yeşil, göğsü ise kestane rengindedir. Kral cennetkuşunun (Cicinnurus regius) kanatları, sırtı ve kafası ateş kırmızısı rengindedir; boynunun altında ve iki yanında yelpaze gibi açılan süs tüyleri bulunur. Kuyruğunun ortasındaki incecik iki tüy hemen hemen kuşun gövdesi kadar uzundur. Bu tüyler uçta kıvrılarak parlak yeşil renkli iki sarmal oluşturur. Mavi cennetkuşu (Paradisaea rudolphi) ise parlak mavi tüylere sahiptir. Kuş bu tüylerinin güzelliğini sergilemek için dallara tüneyerek baş aşağı sarkar ve kanatlarını açarak tüylerini hareket ettirir. Bu görünümü ile adeta titreyen bir çağlayanı andırır. Uzun kuyruklu cennet kuşları (Epimachus) ise parlak koyu renkleri, bazen siyah, bazen kar gibi beyaz olan uzunca kuyruklarıyla Yüce Allah’ın renk sanatının en güzel örnekleri arasındadır.

    Bu gözalıcı renklerin oluşmasında ışığın kırılmasının yanı sıra hormonlar da önemli rol oynarlar. Nitekim cennet kuşlarında renkli tüyler sadece erkek kuşlara özgüdür. Bu renk farklılığının cinsiyet hormonlarından da kaynaklandığını gösterir. Yüce Allah’ın cennet kuşlarının sadece erkeklere özgü olan bu göz kamaştırıcı renklerini yaratmasında hikmetler vardır.

    Erkek ve Dişi Cennet Kuşlarının Renklerinin Farklı Olmasının Hikmeti

    Bulundukları çevreye uyum sağlamak: Cennet kuşları çoğunlukla tropikal ormanlarda yaşarlar. Bu kuşların canlı renkleri buralardaki ağaçların geniş gölgeleri, yeşil yaprakları ve renkli çiçekleri ile son derece uyumlu olduğundan onları düşmanlarından gizler. Kuşlar bu emniyetli köşelerden sadece gösterişli danslarını sergileyerek eşlerini seçmek için çıkarlar. Dişi cennet kuşları ise erkek kuşların tam aksine tek renkli ve süssüz tüyleri ile oldukça sade bir görünüme sahiptirler. Bunun nedeni kuşların gizlenmeleri ile ilgilidir. Çünkü bu kuşlar yuvalarını genellikle ağaç dallarında, veya ağaç gövdelerindeki oyukların içinde yaparlar. Sade görünümlü renkleri yumurtaların üzerinde kuluçkaya yattıkları veya yavruları ile ilgilendikleri dönemde onları kamufle ederek emniyette olmalarını sağlar. Bu şekilde hem kendilerini hem de yuvalarını düşmanlarından korumalarına yardımcı olur.

    Hiçbir canlı böyle bir işlemi kendi kendine ya da tesadüfen gerçekleştiremez. Çünkü bu canlılar kendi renklerinden habersizdirler. Eğer kendileri görüp renklerini çevreye uygun hale getirmek isteseler bile bunu sağlayamazlar. Kendilerinde çevreyle uyumlu renk değişimini gerçekleştirdiklerini farz etsek bile bu kez bu renkleri yavrularına aktaramazlar. Tüm bu gerçekler, bize canlılara kamuflaj yeteneğini veren üstün akıl ve bilgi sahibinin Yüce Allah olduğunu bir kez daha kanıtlar. Ayetlerde şöyle buyrulmaktadır:

    “Göklerde ve yerde olanların tümü Allah'ı tesbih etmiştir. O, üstün ve güçlü (aziz) olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Diriltir ve öldürür. O, herşeye güç yetirendir.” (Hadid Suresi, 1-2)

    Nesillerinin devam ettirilmesi:
     Erkek ve dişi kuşların birbirlerini tanıması ve erkek kuşların kendilerini dişilere beğendirmesi için bu parlak renkli uzun tüyler çok önemlidir. Erkek kuşlara ihtişamlı bir görünüş kazandıran süs tüyleri kuşun alnında, gaga kökünün arkasında, tepede, yüzün yanlarında, boyunda, gövdenin yanlarında ve kuyrukta toplanmıştır. Bu tüyler iyi gelişmiş, enine çizgili deri kasları tarafından oynatılmakta ve kuş görkemli tüylerini sergileyerek dişinin ilgisini çekmek için dans ederken muhteşem bir renk gösterisi oluşmaktadır. Bu ilgi çekme dansında kuş önce kanatlarını ve kuyruklarını iyice açar, sonra tüylerini kabartarak bütün gövdesini, titreşen bir renk seliyle örtülünceye kadar titretir.

    Bu kuşların sahip olduğu tüylerin erkek ve dişi kuşlarda birbirinden farklı olması elbette rastlantısal bir biçimde meydana gelmez. Bu uyumu en mükemmel biçimde bu kuşlara bahşeden, onları yaşadıkları çevreye uygun renklerle süsleyen alemlerin Rabbi olan Yüce Allah'tır. Kuran’da Rabbimiz’in yaratma ilmi şu şekilde bildirilmiştir:

    “Allah’ın gökyüzünden su indirdiğini görmedin mi? Böylece Biz onunla, renkleri değişik olan meyveler çıkardık. Dağlardan da beyaz, kırmızı renkleri değişik ve siyah yollar (kıldık). İnsanlardan, hayvanlardan ve davarlardan da renkleri böyle değişik olanlar vardır. Kulları içinde ise Allah’tan ancak alim olanlar ‘içleri titreyerek-korkar’. Şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, bağışlayandır.” (Fatır Suresi, 27-28)

    Cennet Kuşlarının Muhteşem Renkleri Yüce Allah’ın Sani (Sanatçı, nihayetsiz güzellikleri sanatının içinde yaratan) İsminin Tecellisidir

    Yeryüzünde yaratılan canlı ve cansız her varlıkta olduğu gibi cennet kuşları da Yüce Allah’ın üstün aklının, sonsuz ilminin delillerindendir ve O’nun Alim (Herşeyi çok iyi bilen) isminin tecellisidirler. Ancak bu kuşlarda dikkat çeken çok önemli bir özellik daha vardır. Bu kuşların tüylerinde ve yaptıkları danslarda estetik bir görünüm, kusursuzluk, ince ve benzersiz bir sanat ve uyum vardır.

    Yüce Allah bu kuşların tüylerinde fosforlu renkler, vücutlarının çeşitli kısımlarında çok farklı tonlar yaratmıştır. Bu renkler, tüm cennet kuşu türlerinde birbirinden farklıdır. Rabbimiz bu kadar farklı görünümde ama her biri son derece estetik olan bu kuşların tüylerini gözler önüne sererek sanatındaki sonsuzluğu kullarına bir kez daha gösterir. Dileseydi bu kuşları hiç yaratmayabilir veya sadece tek bir cennet kuşu türü yaratabilirdi. Fakat üstün güç sahibi Yaratıcımız olan Allah çok fazla çeşit yaratarak kullarında hayranlık uyandıracak bir sanat meydana getirir. Elbette bu sanatı tarif etmek, eksiksiz olarak örneklendirmek mümkün değildir. Çünkü insan, dünya üzerinde kafasını çevirdiği her yerde bu sanatın örnekleriyle karşılaşır. Yüce Rabbimiz kusursuzca yaratandır. Bu gerçek bir Kuran ayetinde şöyle bildirilmiştir:

    “Allah, her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte, kimi iki ayağı üzerinde yürümekte, kimi de dört (ayağı) üzerinde yürümektedir. Allah, dilediğini yaratır. Hiç şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir.” (Nur Suresi, 45)

    Bu makale, İlmi Mercek Dergisi 80. sayı (Şubat 2011) 28. sayfada yayınlanmıştır.



  • Adnan Oktar'ın Gaziantep Olay TV'deki canlı sohbeti 15 Şubat 2011 Saat 2...