21 Şubat 2011 Pazartesi

İncil'de, Evrim Teorisine İnanarak Hayvanları Putlaştıranların Akılsızlıkları Bildirilmektedir

İncil'de, Evrim Teorisine İnanarak Hayvanları Putlaştıranların Akılsızlıkları BildirilmektedirEvrim teorisi, Yaratılış gerçeğini inkar eden, tüm canlılığın başıboş tesadüfler sonucunda ortaya çıktığını iddia eden sapkın bir ideolojidir. Evrim teorisini savunanlar, canlılığın bir tesadüfler zinciri ile oluştuğu iddiasındadırlar. Darwin'in yazılarının özü budur ve onu izleyen tüm Darwinistler temelde aynı iddiaya sahip çıkmaktadırlar. Dolayısıyla Allah’a kalpten inanan bir insanın, evrim ve Yaratılışın birbirinin tam olarak zıttı olan iki görüş olduğunu açıkça görmesi ve kabul etmesi gerekmektedir. Evrim bilinçsiz ve kör tesadüflerin gücüne inanırken, Yaratılış sonsuz bir Aklın, yani Allah’ın mutlak gücünü gözler önüne sermektedir.

Evrim teorisi bilimsel bir gerçek değildir, bilimin tüm alanları tarafından yalanlanmıştır ve ilahi dinlerin Yaratılış hakkındaki açıklamaları ile tamamen çelişir.Bu teori, Kuran’da açıkça yalanlanmıştır ve Kuran’ın bizlere bildirdiği Yaratılış gerçeği ile kesin olarak bağdaşmamaktadır. Aynı gerçek, İncil’de de açıkça ifade edilir. İncil’de Allah’ın sınırsız gücü ve buna karşılık insanların düştükleri yanılgı açıkça haber verilmiştir.

<İ>Allah’ı bildikleri halde O’nu yüceltmediler O’na şükretmediler. Ama düşüncelerinde budalalığa düştüler. Anlayışsız yüreklerini karanlık bürüdü. Akıllı olduklarını iddia ederken akılsız olup çıktılar. ÖLÜMSÜZ ALLAH’'IN YÜCELİĞİ YERİNE ÖLÜMLÜ İNSANA, KUŞLARA, DÖRT AYAKLILARA VE SÜRÜNGENLERE BENZEYEN PUTLARI YEĞLEDİLER. Onlar Allah ile ilgili gerçeğin yerine yalanı koydular. Yaradanın yerine yaratığa tapıp kulluk ettiler. Oysa Allah sonsuza dek övülmeye layıktır. Amin(Pavlus’un Romalılara Mektubu, 1/18-23)

Görüldüğü gibi İncil’de Allah’ın sınırsız gücünü hakkıyla takdir edemeyenlerin, evrim yalanına inanarak hayvanları putlaştıranların akılsızlıkları açıkça bildirilmiştir.

Evrim teorisi, canlıların mutasyonların etkisiyle sözde gelişim göstererek başka başka canlılara dönüştüğünü iddia eder. Türlerin birbirlerine dönüşümü ise, evrim teorisine göre, yavaş yavaş ve kademe kademe olmuştur. Dolayısıyla, bu iddiaya göre iki canlı türü arasındaki geçiş dönemini yansıtan ve her iki türden bazı özellikler taşıyan birtakım hayali ara canlıların yaşamış olması zorunludur. Örneğin, evrimci iddiaya göre balıklar karaya çıkıp sürüngenlere dönüşene kadar mutlaka yarı solungaçlı yarı akciğerli, yarı yüzgeçli yarı ayaklı türden bazı canlıların milyonlarca yıl boyunca yaşamış olmaları gerekir. Evrimciler, geçmişte yaşamış olduklarına inandıkları bu hayali canlılara "ara geçiş formu" adını verirler. Ancak, bugüne kadar fosil kayıtlarında TEK BİR ARA GEÇİŞ FORMU FOSİLİNE DAHİ RASTLANMAMIŞTIR.

İncil’de geçen “ÖLÜMSÜZ ALLAH’'IN YÜCELİĞİ YERİNE ÖLÜMLÜ İNSANA, KUŞLARA, DÖRT AYAKLILARA VE SÜRÜNGENLERE BENZEYEN PUTLARI YEĞLEDİLER” ifadesi ile Darwinistlerin “arageçiş formu” ismini verdikleri bu hayali canlıların varlığına inanarak, Allah’ın Yaratışındaki benzersizliği, Yüce Rabbimiz’in üstün ve kusursuz Yaratma gücünü ve sonsuz ilmini inkar ediyor olmalarına işaret ediliyor olabilir. Doğrusunu Allah bilir. Oysa göklerin, yeryüzünün ve tüm canlı varlıkların incelenmesi ile ortaya çıkan her detay Allah'ın büyük güç ve kudretinin birer delili niteliğindedir. Her şeyin Yaratıcısı ve Sahibi Allah’tır. İncil’de bu gerçek şöyle bildirilmektedir:

Nitekim gökte ve yeryüzünde, görünen ve görünmeyen şeyler, tahtlar, egemenlikler, yönetimler ve hükümranlıklar, her şey O'nda yaratıldı. Her şey O'nun aracılığıyla ve O'nun için yaratılmıştır. Her şeyden önce var olan O'dur ve her şey varlığını O'nda sürdürmektedir. (Pavlus’un Koloselilere Mektubu, 1/15-17)

Yüce Allah, İncil’e uyan Hristiyanlara da evrim teorisinin tehlikesini haber vermiş, onları bu büyük aldatmaca ve tehlikeden sakındırmıştır. Evrim teorisinin geçerliliğine inanmak, pek çok kişinin sandığı gibi zararsız değildir. Darwinist ve materyalist ideoloji, temelindeki sapkın fikirler, getirdiği ateizm anlayışı ile, 150 yıldır süren yozlaşmanın, dejenerasyonun, sapkınlığın, ırkçı katliam ve soykırımların ve hatta 350 milyon kişinin katledilmesine ve şehit edilmesine sebep olan iki büyük dünya savaşının en başlıca sebebidir. Bu anlayışa destekçi olmak, samimi dindar insanların asla kabul etmemeleri gereken bir durumdur.

Samimi Hristiyanlar, İncil’de işaret edilen bu tehlikeyi görerek, Darwinizm’in tehlikeli boyutlarının farkına varmalı, bu zararlı ideolojiye karşı fikri mücadele içinde olmalı ve ideolojinin etki alanını yok etmelidirler. Darwinizm’in, Allah inancına karşı geliştirilmiş tarihin en büyük bilim sahtekarlığı olduğunu görmeli ve kitlelere şaşırtıcı şekilde yayılmış olan bu belaya karşı keskin ve kararlı bir tutum takınmalıdırlar. Kuşkusuz batıl, her zaman çürüyüp yok olmaya mahkumdur. İnsanlık için büyük tehlikeler barındıran Darwinizm de, Rabbimiz’in vaadi gereği bu sonla mutlaka karşılaşacaktır. Buna vesile olacak olanlar ise, Allah’ın izni ile dünya üzerindeki samimi dindarlar olacaktır. Yüce Rabbimiz bir ayetinde şöyle buyurur:

İşte böyle; çünkü Allah, hakkın ta Kendisi'dir. O'nun dışında, onların taptıkları ise, şüphesiz batılın ta kendisidir. Gerçekten Allah, yücedir, büyüktür.(Hac Suresi, 62)

Dini Akılcı, Vicdani ve İman Hakikatlerine Dayalı Bir Üslupla Anlatmanın Önemi

Dini Akılcı, Vicdani ve İman Hakikatlerine Dayalı Bir Üslupla Anlatmanın Önemiİnsanlara Allah'ın varlığını ve birliğini anlatmak, İslam ahlakının güzelliklerine davet etmek her Müslümanın yerine getirmesi gereken bir sorumluluktur. Ancak bu sorumluluğu yerine getirirken, Allah'ın Kuran'da bildirdiği yolun izlenmesi çok önemlidir. Allah'ın bildirdiği, Peygamberimiz (sav)'in uyguladığı yolun dışında kendi akıl ve mantığına göre bir yol izleyen kişi, dini anlatmakta başarılı olamayacağı gibi, pek çok insanın dinden uzaklaşmasına da sebep olabilir. 

Kuran'ın birçok ayetinde insanların Allah'ın yarattıkları üzerinde düşünmeleri gerektiği bildirilmiştir. İnsanlar göğün ve yerin yaratılışı, meyveler, bitkiler, denizler, hayvanlar, kendi bedenleri kısaca etraflarında gördükleri herşey üzerinde düşünmeye davet edilmişlerdir. Örneğin Al-i İmran Suresi'nin 191. ayetinde şöyle buyrulmaktadır: 

Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru." 

Dolayısıyla Kuran'da bilim övülmekte ve bilimin Allah'ın sanatını öğrenme yollarından biri olduğu haber verilmektedir. Müslümanların Allah'ın gösterdiği bu yolu, dini tebliğ ederlerken de en verimli şekilde kullanmaları çok önemlidir. Bilimin ve teknolojinin çok geliştiği ve insanların bilgiye ulaşmalarının çok kolay olduğu bu yüzyılda, insanlara sunulan bilgilerin bilimsel bulgularla ve delillerle desteklenmesi, tahkiki yani hakiki ve gerçek imanın sağlanmasında önemli bir vesiledir. Bilimin tüm dallarının yaratılışı açıkça gözler önüne serdiği bu çağda, bilimi kullanmamak ve hatta akla ve mantığa aykırı, cahilce izahlar yaparak dini anlatmaya çalışmak ise son derece yanlış bir tutumdur. 

"Biz ayetlerimizi hem afakta, hem kendi nefislerinde onlara göstereceğiz"(Fussilet Suresi, 53) ayetinin tam tecelli ettiği bu yüzyılda, genetik, mikrobiyoloji, paleontoloji, jeoloji, astronomi gibi sayısız bilim dalı insanlara hem kendi bedenlerinde hem de dışarıda Allah'ın yaratılış delillerini, eşsiz sanatını mükemmel şekilde göstermiştir. Bilim, Allah'ın Müslümanlara verdiği bir nimet, dini tebliğ etmelerinde kullanmaları için yarattığı ilmi bir silahtır. Bu gücün çok iyi kullanılması, İslam ahlakının dünyaya yayılmasında önemli bir rol oynamaktadır. İşte bu nedenle iman hakikatlerine dayalı bir din anlatımı Allah'ın izniyle çok etkili ve başarılı olacak bir yoldur. 

Ancak iman hakikatlerinin anlatımından önce, insanların akıllarını kapayan, önyargılara kapılmalarına sebep olan ve kendilerini anlatılanları açık bir şuurla dinlemelerini engelleyen batıl inançlarının, yani putlarının ortadan kaldırılması çok önemlidir. Allah Kuran'da Hz. İbrahim (as)'ın devrindeki tüm putları kırdığını haber vermektedir. Hz. Musa (as) da, kavminden bazı kimselerin edindiği putu paramparça etmiş, küllerini de denize savurmuştur. Bu kıssalar, işari manada Müslümanların da yaşadığı çağda devrin putunu ilmen yerle bir etmeleri gerektiğini göstermektedir. Bu devrin, insanları Allah'tan ve İslam ahlakından uzaklaştıran en büyük putu ise Darwinizm'dir. İnsanların büyük kısmının Allah'ın varlığını ve birliğini anlamalarına engel olan Darwinizm'in bilimsel delillerle geçersizliğinin ortaya konulması, ilmi hiçbir kıymetinin olmadığının ispatlanması ve bunun akılcı, mantıklı ve bilimsel bir üslupla gerçekleştirilmesi, insanların şuurlarının kapanmasına sebep olan önemli bir engelin ortadan kaldırılmasına vesile olacaktır. Darwinizmin geçersiz olduğunu gören, yıllarca sahte bir ideolojiyle aldatıldığını kavrayan bir insan doğal olarak doğrunun arayışı içinde olacaktır. Bu arayışı sırasında evrendeki kusursuz dengeyi, canlılardaki mükemmel sistemleri, kendi bedeninde tek bir hücresinin içinde dahi muazzam bir alem olduğunu öğrenen bir kişi, tüm bunların üstün güç ve kudret sahibi bir Yaratıcı'nın, yani Allah'ın eseri olduğunu kolaylıkla anlayacaktır. Allah'ın sanatını gören, Allah'ın yaratışındaki mükemmeliği kavrayan bir insanın Allah'a hakkel yakin iman edeceği, bu imanın gereği olarak din ahlakını en mükemmel şekilde yaşayacağı açıktır. 

Tüm bu açık gerçeklere rağmen bir kısım insanların hurafevari anlatımlarla, akla ve mantığa aykırı bilgiler sunarak, İslam'ı tebliğ etmeye kalkışması ise, insanların bilinç altına dinin inanılması ve yaşanması mümkün olmayan bir sistem olduğu telkinini verecektir. Bu da insanların büyük kısmının Allah'tan ve dinden uzak durmalarının en önemli sebeplerinden biridir. Bu nedenledir ki, tüm Müslümanların dini tebliğ ederken akılcı, nezih, saygılı bir üslupla, iman hakikatlerine ve bilime dayalı bir şekilde tebliğ yapmaları gerekir. İslam böyle tebliğ edildiğinde ve Allah'ın Kuran'da bildirdiği, Peygamberimiz (sav)'in yaşadığı şekilde yaşandığında, hiç şüphe yok insanlar akın akın Allah'ın dinine girecekler ve İslam ahlakı çok kısa sürede tüm dünyaya hakim olacaktır.

Adnan Oktar'ın Gaziantep Olay TV'deki canlı sohbeti 19 Şubat 2011 Saat 0...