1 Ağustos 2011 Pazartesi

Türk Müslüman ülkeler arasındaki bağlar güçleniyor

Sayın Adnan Oktar'ın Türk ve Müslüman ülkelere yaptığı iş birliği ve dayanışma çağrıları meyvelerini vermeye başladı. İslam alimlerinin bir araya gelerek, kardeşlik ve birliğin üzerinde durduğu toplantıların, Türk-İslam dünyasının birlik olması gerektiğini ifade eden devlet adamlarını yanı sıra bu birliğin temelini oluşturacak siyasi ve ekonomik önemli adımlar da atıldı. Bunlardan biri, "Demir İpek Yolu" olarak adlandırılan tarihi projenin hayata geçirilmesidir.

İngiltere'yi Çin'e bağlayacak uzun bir güzergahın en önemli geçiş bölgesi olan Bakü-Tiflis-Kars demir yolu inşaatı, hem Türkiye'nin jeo-stratejik önemini artırması açısından hem de Türk devletlerinde yaşayan soydaşlarımız ve kardeşlerimizle insani ve ekonomik bağların güçlendirilmesi açısından son derece önemlidir. Böylece;

Tunus halkını aradıkları huzura kavuşturacak olan Türk İslam Birliği'dir

Tunus halkını aradıkları huzura kavuşturacak olan Türk İslam Birliği'dir

648'de İslam'la şereflenen ve ortalama 300 yıl Osmanlı idaresinde kalan Tunus'ta son bir kaç haftadır ayaklanmalar ve çatışmalar yaşanıyor. Vicdan ve iman sahibi hiç kimsenin, özellikle de Türkiye gibi Osmanlı'nın varisi olan güçlü bir ülkenin bu yaşananlara kayıtsız kalması mümkün değildir.
Sebze satıcısı bir gencin kendisini yakmasıyla başlayan ayaklanmalar, ülkeyi anti demokratik yöntemlerle yöneten idarenin ülkeden kaçmasına sebep oldu. Benzer olayların Mısır, Fas, Cezayir, Ürdün gibi ülkelerde de yaşanabileceği ifade ediliyor. Hatta şimdiden bu ülkelerin bir kısmında gösteriler, protestolar başlamış durumda. Pek çok tarihçi, siyaset bilimci, köşe yazarı olaylar hakkında yazıyor, konuşuyor, bundan sonraki gelişmelerin neler olabileceğini değerlendiriyorlar. Bu kişilerin büyük çoğunluğunun söz konusu değerlendirmeleri yaparken göz ardı ettikleri önemli bir gerçek var. O da Tunus halkına ve diğer çevre ülkelere gerçek ve kalıcı huzuru getirecek kesin çözümün ne olduğu.
Yıllardır ağır baskılar altında ezilen, düşünceleri nedeniyle hapsedilen, inancını yaşamak istediği için işkenceye maruz kalan, büyük çoğunluğu yoksulluk ve fakirlik içinde yaşayan Tunus halkı, birinci sınıf insan muamelesi görecekleri, diledikleri gibi düşüncelerini ifade edebilecekleri, refah içinde olacakları bir ortam istiyor. Ekonomik yönden güçlü, sanatta ve bilimde gelişmiş, huzurun hakim olduğu, insana değer verildiği, neşenin ve sevincin yaşandığı, demokrasinin ve insan haklarının tam uygulandığı bir ortam istiyor. Tunus halkının bu ortama, hatta hayal ettiklerinin çok daha üstününe ve iyisine, kavuşmasının yolu ise Türk İslam Birliği'nden geçiyor.