22 Şubat 2011 Salı

İslam Aleminin Kurtuluşu İçin Allah'ın Kuran'da Gösterdiği Çözüme Uymak Gerekir

İslam Aleminin Kurtuluşu İçin Allah'ın Kuran'da Gösterdiği Çözüme Uymak GerekirAllah Kuran'da Müslümanların hayatlarının her anı için, karşılaşacakları her durum için nasıl davranmaları gerektiğini gösteren yollar haber vermiştir. Eğer bir Müslüman karşılaştığı herhangi bir durumda, Allah'ın gösterdiği, Kuran'da haber verdiği yola göre değil de, kendi mantığına, kendi düşüncesine göre bir yola uyarsa, Allah bu yolda o kişiye başarı vermez, onu istediği neticeye ulaştırmaz.

İnsanlara olduğu gibi İslam toplumuna da başarıya ulaşmak için, maddi manevi güzelliğe hizmet eden hayırlı bir güç sahibi olmak için, refaha kavuşmak, ilerlemek için, ezilmemek için, mağlup olmamak için yol göstermiştir. Allah'ın gösterdiği bu yol, yeryüzünde fitne kalmayıncaya yani acılar, akan kanlar, zulümler, baskılar, haksızlıklar son buluncaya; din Allah'ın oluncaya yani Kuran ahlakı dünyanın dört bir yanına hakim oluncaya ve Peygamber Efendimiz (sav) dönemindeki gibi yaşanıncaya kadar ilimle, kültürle, bilimle, felsefeyle, sanatla, fikirle Allah yolunda mücadele etmektir:

"Fitne kalmayıncaya ve dinin hepsi Allah'ın oluncaya kadar onlarla cehd edin..." (Enfal Suresi, 39)

Allah'ın Müslümanların galip gelmesi, bu ilmi mücadelelerinde zafer kazanmaları için gösterdiği yollardan biri de bu mücadelenin mutlaka birlik halinde yapılmasıdır. Yani İslam aleminin tümünün, mezhep, kültür, uygulama, ırk, etnik köken, cemaat, grup ayrımı gözetmemeksizin birlik olması, manevi bir liderin etrafında toplanması, Allah yolunda kurşunla kaynatılmış binalar gibi saf bağlayarak fikren mücadele etmeleridir.

Şüphesiz Allah, Kendi yolunda, sanki birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak cehd edenleri sever. (Saff Suresi, 4)

Allah'ın bu açık hükümlerine rağmen, Müslüman aleminin çektiği acı ve zulümler karşısında, Kuran'da yeri olmayan yöntemler öne sürmek ise makul bir davranış değildir. Müslümanların ilmi mücadele azimlerini güçlendirmek, heyecanlarını coşturmak, şevklerini artırmak varken, onları pasifliğe itecek, mağlubane bir yöntem izlemelerine sebep olacak yollar göstermek vicdana uygun bir davranış değildir. Fitne dünyaya hakim olmuş, dinsizlik insanlığı belalarıyla sarıp kuşatmış, dünyanın dört bir yanındaki mazlum kadınlar, yaşlılar ve çocuklardan "Rabbim bize Katından bir yardım eden yolla, bizi kurtar" feryatları yükselmişken Müslümanların yapması gereken atalet içinde beklemek değildir. Müslümanların yapması gereken tüm güçleriyle, tüm imkanlarıyla, bilimi, aklı ve teknolojiyi en etkin şekilde kullanarak, ilmi ve felsefi olarak bu fitnenin kaynağını ortadan kaldırmaktır.

Fitnenin kaynağı dinsizlik ve materyalizm ve bunlara zemin hazırlayan Darwinizm'dir. Bediüzzaman Hazretleri'nin de haber verdiği gibi, "Fen ve felsefenin tasallutiyle (tesiriyle) ve MADİYYUN (MATERYALİZM) VE TABİYYUN (Darwinizm ve evrim teorisi) BEŞER İÇİNDE intişar etmiş",yani yayılmıştır. Yapılması gereken ise,"HER ŞEYDEN EVVEL FELSEFEYİ VE MADDİYUN FİKRİNİ (materyalizm ve Darwinizmi) TAM SUSTURACAK BİR TARZDA İMANI KURTARMAKTIR."

Allah'ın izniyle içinde bulunduğumuz ahir zamanda, Bediüzzaman Hazretleri'nin de müjdelediği gibi Hz. Mehdi (as) bu görevi tam olarak yerine getirecektir. Hz. Mehdi (as)'ı coşkuyla bekleyen, bu mübarek zatın destekçisi, talebesi, öncüsü olmak isteyen tüm müminlerin de bu büyük göreve destek olmaları ve"Yeryüzünde fitne kalmayıncaya kadar" herşeylerini seferber ederek gayret etmeleri şarttır.

Münafıklar Dini Zorlaştırmaya Çalışırlar, Allah'ın Dini Kolaydır

Münafıklar Dini Zorlaştırmaya Çalışırlar, Allah'ın Dini KolaydırAllah adına gerektiği gibi mücadele edin. O, SİZLERİ SEÇMİŞ VE DİN KONUSUNDA SİZE BİR GÜÇLÜK YÜKLEMEMİŞTİR, ATANIZ İBRAHİM'İN DİNİ(NDE OLDUĞU GİBİ).O (Allah) bundan daha önce de, bunda (Kur'an'da) da sizi "Müslümanlar" olarak isimlendirdi; elçi sizin üzerinize şahid olsun, siz de insanlar üzerine şahidler olasınız diye. Artık dosdoğru namazı kılın, zekatı verin ve Allah'a sarılın, sizin Mevlanız O'dur. İşte, ne güzel mevla ve ne güzel yardımcı. (Hac Suresi, 78)

... (Bir bid'at olarak) Türettikleri ruhbanlığı ise, Biz onlara yazmadık (emretmedik). Ancak Allah'ın rızasını aramak için (türettiler) ama buna da gerektiği gibi uymadılar. Bununla birlikte onlardan iman edenlere ecirlerini verdik, onlardan birçoğu da fasık olanlardır. (Hadid Suresi, 27)

Andolsun Biz Kur'an'ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için KOLAYLAŞTIRDIK.Fakat öğüt alıp-düşünen var mı? (Kamer Suresi, 17)

VE SENİ KOLAY OLAN İÇİN BAŞARILI KILACAĞIZ.
Şu halde, eğer 'öğüt ve hatırlatma' bir yarar sağlayacaksa, 'öğüt verip hatırlat.' (A'la Suresi, 8-9)

Fakat kim verir ve korkup-sakınırsa,
Ve en güzel olanı doğrularsa,
BİZ DE ONU KOLAY OLAN İÇİN BAŞARILI KILACAĞIZ.(Leyl Suresi, 5-7)

Ramazan ayı... İnsanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve (hak ile batılı birbirinden) ayıran apaçık belgeleri (kapsayan) Kur'an onda indirilmiştir. Öyleyse sizden kim bu aya şahid olursa artık onu tutsun. Kim hasta ya da yolculukta olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde (tutsun). ALLAH, SİZE KOLAYLIK DİLER, ZORLUK DİLEMEZ. (Bu kolaylık) sayıyı tamamlamanız ve sizi doğru yola (hidayete) ulaştırmasına karşılık Allah'ı büyük tanımanız içindir. Umulur ki şükredersiniz. (Bakara Suresi, 185)

Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve buna benzer nedenlerle) kuşatılırsanız, ARTIK SİZE KOLAY GELEN kurban(ı gönderin). (Bakara Suresi, 196)

Kim iman eder ve salih amellerde bulunursa, onun için güzel bir karşılık vardır.ONA BUYRUĞUMUZDAN KOLAY OLANINI SÖYLEYECEĞİZ." (Kehf Suresi, 88)

Belki onlar öğüt alıp-düşünürler diye, Biz onu (Kur'an'ı), senin dilinle KOLAYLAŞTIRDIK. (Duhan Suresi, 58)

Gerçekten Rabbin, senin gecenin üçte ikisinden biraz eksiğinde, yarısında ve üçte birinde (namaz için) kalktığını bilir; seninle birlikte olanlardan bir topluluğun da (böyle yaptığını bilir). Geceyi ve gündüzü Allah takdir eder. Sizin bunu sayamıyacağınızı bildi, böylece tevbenizi (O'na dönüşünüzü) kabul etti. ŞU HALDE KUR'AN'DAN KOLAY GELENİ OKUYUN.Allah sizden hastalar olduğunu, başkalarının Allah'ın fazlından aramak için yeryüzünde gezip-dolaşacaklarını ve diğerlerinin Allah yolunda çarpışacaklarını bilmiştir. ÖYLEYSE ONDAN (KUR'AN'DAN) KOLAY GELENİ OKUYUN.Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve Allah'a güzel bir borç verin. Hayır olarak kendi nefisleriniz için önceden takdim ettiğiniz şeyleri daha hayırlı ve daha büyük bir ecir (karşılık) olarak Allah Katında bulursunuz. Allah'tan mağfiret dileyin. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Müzemmil Suresi, 20)

Ey iman edenler, size açıklandığında sizi üzecek şeyleri sormayın;Kur'an indirildiği zaman sorarsanız, size açıklanır. Allah onu affetti. Allah bağışlayandır, (kullara) yumuşak olandır. Sizden önce bir topluluk onu sormuştu da sonra kafirler olmuşlardı. (Maide Suresi, 101-102)

MÜNAFIKLAR ALLAH'IN KOLAY OLAN DİNİNİ ZORLAŞTIRMAK İÇİN YALAN SÖYLEYİP DİLLERİNİ EĞİP BÜKERLER
Ey iman edenler, Allah'ın SİZİN İÇİN HELAL KILDIĞI GÜZEL ŞEYLERİ HARAM KILMAYIN VE HADDİ AŞMAYIN. Şüphesiz Allah, haddi aşanları sevmez. (Maide Suresi, 87)

Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayısıyla ŞUNA HELAL, BUNA HARAM DEMEYİN.Çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz.Şüphesiz Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa ermezler. (Nahl Suresi, 116)

De ki: "Allah'ın sizin için indirdiği sizin BİR KISMINI HARAM VE HELAL KILDIĞINIZ RIZIKTAN, HABER VAR MI?Söyler misiniz?" De ki: "Allah mı size izin verdi, yoksa Allah hakkında yalan uydurup iftira mı ediyorsunuz?" (Yunus Suresi, 59)

Ne oluyor ki size, kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalmanız dışında, O, size haram kıldıklarını ayrı ayrı açıklamışken, üzerinde Allah'ın ismi anılan şeyleri yemiyorsunuz? Gerçekten çoğu, bir ilim olmaksızın kendi heva (istek ve tutku)larıyla (kimilerini) saptırıyorlar. Şüphesiz, senin Rabbin haddi aşanları en iyi bilendir. (Enam Suresi, 119)

Haberin olsun; halis (katıksız) olan din yalnızca Allah'ındır. O'ndan başka veliler edinenler (şöyle derler:) "Biz, bunlara bizi Allah'a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz." Elbette Allah, kendi aralarında hakkında ihtilaf ettikleri şeylerden hüküm verecektir. Gerçekten Allah, yalancı, kafir olan kimseyi hidayete erdirmez. (Zümer Suresi, 3)

Onlardan öyleleri vardır ki, dillerini Kitab'a doğru eğip bükerler, siz onu (bu okur göründüklerini) kitaptan sanasınız diye. Oysa o kitaptan değildir."Bu Allah Katındandır" derler. Oysa o, Allah Katından değildir. Kendileri de bildikleri halde Allah'a karşı (böyle) yalan söylerler. (Al-i İmran Suresi, 78)

Şirk koşanlar diyecekler ki: "Allah dileseydi ne biz şirk koşardık, ne atalarımız ve hiçbir şeyi de haram kılmazdık."Onlardan öncekiler de, Bizim zorlu-azabımızı tadıncaya kadar böyle yalanladılar. De ki: "Sizin yanınızda, bize çıkarabileceğiniz bir ilim mi var? Siz ancak zanna uymaktasınız ve siz ancak "zan ve tahminle yalan söylersiniz." (Enam Suresi, 148)

MÜNAFIKLAR DETAYCI VE BATIL DİNLERİNDE ISRARLIDIRLAR, PEYGAMBERİN UYGULADIĞI HAK DİNİ (HAŞA) BEĞENMEZLER

Münafıklar ve kalblerinde hastalık olanlar şöyle diyorlardı: "BUNLARI (MÜSLÜMANLARI) DİNLERİ ALDATTI."Oysa kim Allah'a tevekkül ederse, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. (Enfal Suresi, 49)

Onlardan önde gelen bir grup: "Yürüyün, ilahlarınıza karşı (bağlılıkta) kararlı olun; çünkü asıl istenen budur"diye çekip gitti."Biz bunu, diğer dinde işitmedik, bu, içi boş bir uydurmadan başkası değildir."(Sad Suresi, 6-7)

Musa, onlara apaçık olan ayetlerimizle geldiği zaman: "Bu, düzüp uydurulmuş bir büyüden başkası değildir. Biz geçmiş atalarımızdan bunu işitmedik" dediler. (Kasas Suresi, 36)

Dediler ki: "Sen bize yalnızca Allah'a kulluk etmemiz ve atalarımızın tapmakta olduklarınızı bırakmamız için mi geldin?Eğer gerçekten doğru isen, bize vadettiğin şeyi getir, bakalım." (Araf Suresi, 70)

Onlar: "Siz ikiniz, bizi atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)dan çevirmek ve yeryüzünde büyüklük sizin olsun diye mi bize geldiniz?Biz, sizin ikinize inanacak değiliz" dediler. (Yunus Suresi, 78)

Dediler ki: "Ey Salih, bundan önce sen içimizde kendisinden (iyilikler ve yararlılıklar) umulan biriydin. Atalarımızın taptığı şeylere tapmaktan sen bizi engelleyecek misin? Doğrusu biz, senin bizi davet ettiğin şeyden kuşku verici bir tereddüt içindeyiz." (Hud Suresi, 62)

Ne zaman onlara: "Allah'ın indirdiklerine uyun" denilse, onlar: "Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız" derler.(Peki) Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler? (Bakara Suresi, 170)

Onlara: "Allah'ın indirdiğine ve elçiye gelin" denildiğinde, "Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey bize yeter" derler.(Peki,) Ya ataları bir şey bilmiyor ve hidayete ermiyor idilerse? (Maide Suresi, 104)

Onlar, 'çirkin bir hayasızlık' işlediklerinde: "Biz atalarımızı bunun üzerinde bulduk. Allah bunu bize emretti" derler. De ki: "Şüphesiz Allah, 'çirkin hayasızlıkları' emretmez.Bilmediğiniz bir şeyi Allah'a karşı mı söylüyorsunuz?" (Araf Suresi, 28)

Dediler ki: "Ey Şuayb, atalarımızın taptığı şeyleri bırakmamızı ya da mallarımız konusunda dilediğimiz gibi davranmaktan vazgeçmemizi senin namazın mı emrediyor? Çünkü sen, gerçekte yumuşak huylu, aklı başında (reşid bir adam)sın." (Hud Suresi, 87)

Bunun üzerine, kavminden inkara sapmış önde gelenler dediler ki: "Bu, sizin benzeriniz olan bir beşerden başkası değildir. Size karşı üstünlük elde etmek istiyor. Eğer Allah (öne sürdüklerini) dilemiş olsaydı, muhakkak melekler indirirdi. Hem biz geçmiş atalarımızdan da bunu işitmiş değiliz." (Müminun Suresi, 24)

Onlara; "Allah'ın indirdiklerine uyun" denildiğinde, derler ki; "Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız." Şayet şeytan, onları çılgınca yanan ateşin azabına çağırmışsa da mı (buna uyacaklar)? (Lokman Suresi 21)

Münafıklar Cehd Etmek, Yani İslam Ahlakının Hakim Olması İçin Fikri Mücadele Yapmak İstemezler

Münafıklar Cehd Etmek, Yani İslam Ahlakının Hakim Olması İçin Fikri Mücadele Yapmak İstemezlerDediler ki: "Ey Musa, orda zorba bir kavim vardır,ONLAR ÇIKMADIKLARI SÜRECE BİZ ORAYA KESİNLİKLE GİRMEYİZ. Şayet oradan çıkarlarsa, biz de muhakkak gireriz. (Maide Suresi, 22)

Dediler ki: "Ey Musa biz, onlar durduğu sürece hiçbir zaman oraya girmeyeceğiz. SEN VE RABBİN GİT, İKİNİZ SAVAŞIN. BİZ BURADA DURACAĞIZ." (Maide Suresi, 24)

Allah'ın ELÇİSİNE MUHALİF OLARAK (SAVAŞTAN) GERİ KALANLAR OTURUP-KALMALARINA SEVİNDİLER ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad etmeyi çirkin görerek: "Bu sıcakta (savaşa) çıkmayın" dediler. De ki: "Cehennem ateşinin sıcaklığı daha şiddetlidir." Bir kavrayıp-anlasalardı. (Tevbe Suresi, 81)

"Allah'a iman edin, O'nun elçisi ile cihada çıkın" diye bir sûre indirildiği zaman onlardan servet sahibi olanlar, senden izin isteyip: "BİZİ BIRAKIVER, OTURANLARLA BİRLİKTE OLALIM" DEDİLER. (Savaştan) Geri kalanlarla birlikte olmayı seçtiler. Onların kalpleri mühürlenmiştir. Bundan dolayı kavrayıp-anlamazlar. (Tevbe Suresi, 86-87)

Ey iman edenler, ne oldu ki size, ALLAH YOLUNDA SAVAŞA KUŞANIN DENİLDİĞİ ZAMAN, YER(İNİZ)DE AĞIRLAŞIP KALDINIZ?Ahiretten (cayıp) dünya hayatına mı razı oldunuz? Ama ahirettekine (göre), bu dünya hayatının yararı pek azdır. (Tevbe Suresi, 38)

ŞÜPHESİZ İÇİNİZDEN AĞIR DAVRANANLAR VARDIR. Şayet, size bir musibet isabet edecek olsa: "Doğrusu Allah, bana nimet verdi, çünkü onlarla birlikte olmadım" der. (Nisa Suresi, 72)

Kendilerine; "Elinizi (savaştan) çekin, namazı kılın, zekatı verin" denenleri görmedin mi? Oysa savaş üzerlerine yazıldığında, onlardan bir grup, insanlardan Allah'tan korkar gibi- hatta daha da şiddetli bir korkuyla- korkuya kapılıyorlar ve: "RABBİMİZ, NE DİYE SAVAŞI ÜZERİMİZE YAZDIN, BİZİ YAKIN BİR ZAMANA ERTELEMELİ DEĞİL MİYDİN?"dediler.De ki: "Dünyanın metaı azdır, ahiret, ise muttakiler için daha hayırlıdır ve siz 'bir hurma çekirdeğindeki ip-ince bir iplik kadar' bile haksızlığa uğratılmayacaksınız." (Nisa Suresi, 77)

İman edenler, derler ki: "(Savaş izni için) Bir sûre indirilmeli değil miydi?" Fakat, içinde savaş (kıtal) zikri geçen muhkem bir sure indirildiği zaman, kalplerinde hastalık olanların, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş olanların bakışı gibi sana baktıklarını gördün...(Muhammed Suresi, 20)

Yol, ancak o kimseler aleyhinedir ki, zengin oldukları halde (savaşa çıkmamak için) senden izin isterler VE BUNLAR GERİDE KALANLARLA BİRLİKTE OLMAYI SEÇERLER.Allah, onların kalplerini mühürlemiştir. Bundan dolayı onlar, bilmezler. (Tevbe Suresi, 93)

Eğer yakın bir yarar ve orta bir sefer olsaydı, onlar mutlaka seni izlerlerdi. Ama zorluk onlara uzak geldi. "EĞER GÜÇ YETİRSEYDİK MUHAKKAK SENİNLE BİRLİKTE (SAVAŞA) ÇIKARDIK." diye sana Allah adına yemin edecekler. Kendi nefislerini helaka sürüklüyorlar. Allah onların gerçekten yalan söylediklerini biliyor. (Tevbe Suresi, 42)

Yeminlerinin olanca gücüyle Allah'a and içtiler; eğer sen onlara emredersen (savaşa) çıkacaklar diye.De ki: "And içmeyin, bu bilinen (örf üzere) bir itaattır. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır." (Nur Suresi, 53) 

Camın Sıvı Olduğunu Bliyor Musunuz?

Camın Sıvı Olduğunu Bliyor Musunuz?Pek çoğumuz "maddenin üç hali"ni biliriz. Buna verilen en bilinen örnek ise "su"dur. Su normal halinde iken sıvı, dondurulunca buz yani katı, ısıtılınca da buhar yani gaz haline geçer. İşte bir maddenin molekül yapısını kaybetmeden kazandığı bu durum değişikliği maddenin üç farklı halidir. Ancak her madde bu üç farklı hale girmez. Örneğin barutu ısıtırsanız onun gaz haline ulaşamazsınız. Barut ısıtılınca patlar ve tamamen farklı bir molekül olur. Cam ise soğutulduğunda katı madde özelliği kazanmaz, sadece sertleşir.

Camı katı zannetmemizin sebebi ise, oldukça sert oluşudur. Çok eski dönemlerden kalmış olan cam bardak ve vazoların alt kısımlarında kalın bir cam katman oluşmuş olmasının nedeni, camın gözle görülmeyen bir miktarda sürekli olarak aşağıya doğru akıyor olmasıdır. (Harun Yahya, Atom Mucizesi)

Cam Neden Sıvıdır?

Bunu daha iyi anlayabilmek için şu örneği düşünmeliyiz. Su; gaz, sıvı ve katı halinde de aynı moleküler özelliklere sahiptir ve H2O formülü ile tanımlanır. Sıvı haldeyken suyu oluşturan moleküller birbirlerinin üzerinden kayar, gaz halindeyken ise moleküller birbirlerinden bağımsız olarak geniş bir alana yayılırlar. Ancak su katı haldeyken, suyu oluşturan moleküller son derece simetrik ve kusursuz bir düzen dahilinde peşpeşe dizilir ve "kristalleşirler". Böylelikle buz oluşur. Maddenin, katılaştığı anda benzersiz bir şekil ve geometrik bir düzen elde etmesi o maddenin "kristalleşmesidir". Bir madde soğuduğunda eğer bu simetrik düzeni elde edemiyorsa o zaman o madde katı değildir. Camın "katı" olarak kabul edilmemesinin nedeni de budur. Camı oluşturan moleküller soğutulduğunda kristal bir yapı kazanmazlar. Yani moleküllerdeki ve atomlardaki dizilim düzenli değildir. Böyle bir düzenliliği sağlayamayan bir madde kristalleşemez, dolayısıyla da katı hale hiçbir zaman ulaşamaz. Gözle görülmeyen atomların, tüm evrendeki nesnelerin tamamını nasıl oluşturduklarını öğrenen ve bunun üzerinde akıl ve vicdan ile düşünen her insan, Rabbimiz'in sonsuz kudretini, aklını ve benzersiz yaratışını görecek, Allah ' ın gücü karşısındaki aczini anlayarak boyun eğecektir. Allah'ın herşeye hakim olduğu bir ayette şöyle haber verilmektedir:

"Gaybın anahtarları O'nun katındadır, O'ndan başka hiç kimse gaybı bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi (ve herşey) apaçık bir kitaptadır." (Enam Suresi, 59)